İş kazası; işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydan gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olaydır. Günümüzde iş kazaları; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunuyla güvence altına alınmıştır. Bu kanun, çalışanların iş kazasına uğramaları halinde; maddi olarak birtakım sorumlulukların devlet tarafından üstlendiğinin yazılı olarak beyanıdır. Bu amaçla çalışanlara; tedavi masrafları, raporlu günlerde ödenek verilmesi veya hayatını kaybeden çalışanın ailesine iş kazası ödeneği bağlanması gibi imkanlar sağlanır.
Türkiye’ de işçi hakları, uluslararası boyutta, ilk olarak İLO (Uluslararası Çalışma Örgütü)’ ya üye olduktan sonra; 187 no’ lu "İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi" nin imzalanmasıyla konuşulur hale gelmiştir. Bu sözleşme ile Türkiye; iş kazalarını ve meslek hastalıklarını kayıt altına almayı, önleme ve azaltmakla ilgili çalışmalar yapmayı kabul etmiştir. O tarihten bu yana, yasaların ve uluslararası alanda imzalanan sözleşmelerin iş kazalarını azaltmış olduğu pek de söylenemez. Bu durumun oluşmasında denetim mekanizmasının iyi işlememesi büyük bir unsurdur. Denetim mekanizmasındaki aksaklıklar ilk ihmal zincirini doğurur. Zincirin halkaları az da olsa doğal felaketlerle tamamlanır.
İstatistiklere göre iş kazalarının sebepleri
Bu oranlardan da görülmektedir ki, iş kazalarının %98’inin nedeni insanlardır. Yani çalışanlar ve işverenler ihmalin baş kahramanı oluvermiştir. İşveren ve özellikle çalışanlar doğal olaylar ayrıştırıldığında % 98 oranında sorumsuz davranış sergiledikleri görülmektedir. İşverenin almaya çekindiği kişisel koruyucu donanımlar, çalışanların kullanmaktan hoşlanmadığı baretler veya kesim işi yapan bir ustanın şikâyet edip bir köşeye attığı çelik eldiven ve buna benzer bir çok örnek bu durumun gerçekliğini kanıtlar niteliktedir.
İş kazalarının oluşması için iki unsur vardır. Bunlardan biri tehlikeli durum, bir diğeri ise tehlikeli davranıştır. Sözü geçen tehlikeli davranışlardan kasıt;çalışırken gereksiz yere ivedi hareket etme, şakalaşma, kişisel koruyucu donanım kullanmama gibi örneklerdir. Tehlikeli durumlara örnek olarak ise; çalışma alanındaki zeminin temizlenmemiş olması veya arızalı bir ekipmanın kullanılması örnek verilebilir.
Çalışanların iş kazalarında üstlendikleri ihmalin adı bazen de kasıtlı tehlikeli davranış adını alabilir. Bu da demektir ki çalışanlar; tehlikelerin farkında oldukları halde riski kabullenir ve her koşulda aynı davranışları devam ettirir. Kasıtlı tehlikeli davranışların en genel nedeni kişilerin kendilerine aşırı güven duymalarıdır. Tecrübeli işçiler, bilinen güvensiz hareketlere her şeye rağmen devam ederler. Bu davranış biçimlerinin tamamı; iş kazalarında üretimin en önemli halkası olan çalışanların ihmalini ortaya koymaktadır.
İhmalin bir diğer halkası ise işverenlerdir. İşçinin koruyucu donanım olmadan çalışması konusunda endişelenmeyen işveren sayısı maalesef yüksek bir orana sahiptir. Sektöre yıllarını vermiş olmak onlara da birtakım konularda özgüven katmıştır veya kazaların her zaman başka işletmelere uğrayıp kendilerini es geçeceğini düşünmektedirler. Bazen de maliyeti azaltmak adına kişisel koruyucu donanım temin etmekten kaçınırlar. Özellikle inşaat sektöründe kkd olmadan çalışan çok sayıda işçinin öldüğü veya uzuv kayıplarına uğradığı bilinmektedir.
Sonuç olarak; iş sağlığı ve güvenliği kurallarının maddi veya başka sebeplerle göz ardı edilmesi ve denetim mekanizmasındaki aksaklıklar sebebiyle iş kazalarında azalma sağlanamamıştır. Kazaların sebep olduğu ölümler ile Türkiye’ de yaklaşık her yıl bir il nüfusu kadar insan hayatını kaybetmektedir. Bu koşulların değişmesi için şart olan şey; denetim mekanizmasının doğru işletilmesi, çalışan ve işverenlerde iş güvenliği bilinci oluşturulmasıdır. Bu amaçla iş güvenliği eğitimleri düzenli olarak verilmeli, iyileştirmeler yapılmalı ve kontrol edilmelidir.
Unutmayın! İş hayatında küçük ihmaller, büyük sonuçlar doğurur.